Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Stendhal Sendromu

STENDHAL SENDROMU

Stendhal sendromu, çok güzel sanat eserlerini gözlemlediğinde kişide geçici olarak kendini gösteren psikosomatik bir tablodur. Psikiyatr Graziella Magherini tarafından 1979 yılına kadar bu şekilde tanımlanmıştır.

Kişinin güzelliğe bunaldığı zamanlarda kalp atışlarının hızlanması, baş dönmesi ve hatta bazı durumlarda halüsinasyonlar görmesine neden olan psikosomatik bir süreç olarak tanımlanabilir. Normal olarak nitelendirilebilecek duyguları aşan yoğun tepkilerdir.

Stendhal sendromu, hızlı kalp atışı, baş dönmesi, bayılma, kafa karışıklığı ve hatta halüsinasyonlarla karakterize psikosomatik bir hastalıktır. Bu hastalıktan mustarip olan kişiler, muhteşem sanat eserlerine, olağanüstü güzellikteki olay ve durumlara karşı bilinç kaybına tepki gösterebilirler.

Genel olarak, kısa sürelerde büyük miktarda sanatsal güzellik olduğunda ve hepsinin aynı yerde yoğunlaştığı zaman olur.

Son vakalardan birinde, Floransa’daki Uffizi Galerisi’ndeki bir ziyaretçi “Venüs’ün Doğuşu”nu izlerken kalp krizi geçirmiş,  neyse ki hastanede daha sonra sağlığına kavuşmuştur. Hastalığın Floransa, Roma, Paris ve bunun gibi sanatsal şehirlere özgü olduğuna inanılmaktadır. Bunun nedeni, büyük sanatın bu şehirlerde yoğunlaşmasıdır. Stendhal Sendromu için tanımlanan üç ana semptom şu şekildedir;

 

Değişen ses ve renk algısı ile artan kaygı ve suçluluk.

Yetersizlik hissi veya tersine her şeye gücü yetme

Göğüs ağrısı, panik atak gibi fizyolojik belirtiler

Garip görülse de, sanatın fiziksel hastalığa neden olabilecek kadar yoğun olabileceği fikri yeni değil. 19. yüzyıldan itibaren, Floransa sanatı yüzünden birçok insanın başı dönmüş ve hatta bayılmıştır. Ancak Stendhal sendromunun varlığı, 1989 yılında Floransa’da bu sendroma sahip 100’den fazla ziyaretçiyi gözlemleyen ve tanımlayan İtalyan psikiyatr Graziella Magherini tarafından kanıtlanmıştır.

 

Graziella Magherini, sanat eserlerinin bir gözlemcide sanatsal beğeni uyandırdığı psikolojik tepkilerin karmaşık ilişkisini incelemek için psikanalitik bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu yaklaşım için denklem, üç değişken ve bir sabit tarafından tanımlanır. Birinci değişken, yaşamın başlangıcında kurulan ve özünde anne-çocuk estetik deneyimi olarak ilerleyen “birincil estetik deneyim”dir. İkinci değişken, belirli bir sanat eserini gözlemledikten sonra hatırlanmaya değer deneyimleri hatırlatan “tuhaflık”tır. Üçüncü değişken, sanat nesnesinin algılanmasının gözlemcide uyandırdığı tepkiyi büyük ölçüde etkileyebileceği “seçilmiş olgu”dur. Bu denklemdeki sabit, sanat nesnesinin sanatsal değerini şekillendiren içeriktir. Bu denklem, farklı bireylerin aynı sanat eserine farklı tepkilerini veya aynı kişinin aynı sanat eserine hayatlarının farklı zamanlarında farklı tepkilerini temsil eder.

Daha sade haliyle bakıldığında ise insanoğlunun yarattığı bir eseri seyretmekten maksimum zevk almanın verdiği bir şaşkınlık vardır. Bu maksimum haz, bir şekilde sınırını aşar ve kişi için hoş olmayan, an sıkıcı bir duygu haline gelir. Bu duygu coşku ve endişe arasında bir sıkışmışlık yaratmaktadır.

Bu zorlanma adını Fransız romancı ve eleştirmen Marie Henry Beyle Stendhal’den almıştır. Stendhal, Naples and Florence: A Journey from Milan to Reggio adlı kitabında, 1817’de Floransa’ya yaptığı ziyarette Santa Croce Kilisesi’ndeki freskleri görünce, açıklaması zor bir duygu yoğunluğu hissettiğini yazmıştır. Bu durumu ise şöyle tanımlar;

 

“Floransa’da, mezarlarını gördüğüm büyük adamlara yakın olma fikrinden dolayı bir çeşit esrime içindeydim. Yüce güzelliğin tefekkürüne kapıldım … İnsanın göksel hislerle karşılaştığı bir noktaya ulaştım … Her şey ruhuma çok canlı bir şekilde konuştu. Ah bir unutabilsem. Berlin’de “sinir” dedikleri kalp çarpıntılarım vardı. Hayat benden çekildi. Düşme korkusuyla yürüdüm.”

 

SIK GÖZLEMLENEN SEMPTOMLAR

Stendhal sendromlu kişiler tarafından bulunan semptomlar, aşağıdakiler de dahil olmak üzere hem fiziksel hem de psikolojik semptomları içerir:

 

– Algı bozuklukları, özellikle ses ve renkler açısından

– Anksiyete hali

– Depresif hissetmek

– Coşku halleri

– Bilinç bulanıklığı

– Uzay-zaman yönelim bozukluğu

-Yoğun terleme

-Baş dönmesi

– Nefes darlığı

– Suçluluk hisleri

– “Havaya yükselme hissi” gibi dissosiyatif fenomenler

– Psikotik dezorganizasyonlar ve/veya halüsinasyonlar

– Düşünülen işlere yönelik yıkıcı dürtüler

-Kontrolü kaybetme ve eserlere zarar verme korkusu

– Kalıcı ayrışma durumları

– Hafıza kaybı

 

Buna rağmen, hafif vakalarda basit baş dönmesinden en ciddi vakalarda psikotik tablolara kadar değişebileceğinden, büyük bireysel farklılıklar vardır.

Belirtiler, algı bozuklukları, duygudurum bozuklukları ve kaygı durumlarına bağlı olarak üç grupta toplanır.

Stendhal sendromu yaşayan farklı kişiler üzerinde yapılan çalışmadan, semptomların kişiden kişiye farklılık gösterdiği ancak bazı noktalarda örtüştüğü ileri sürülmektedir.

 

TEDAVİ

Stendhal sendromunun çok küçük bir popülasyonda ve ayrıca çok özel yerlerde azınlıkta olduğu göz önüne alındığında, tedavisi hakkında çok fazla bilimsel bilgi yoktur. Düşük prevalansı ve birkaç anlamı göz önüne alındığında, tedavi sendroma özgü değildir. Ayrıca Stendhal sendromunda yaşanan bireysel farklılıklar da dikkate alınarak her hastaya özel bir şekilde tedavi uygulanmaktadır.

 

Referanslar

Guerrero, A.L., Barceló Rosselló, A. and Ezpeleta, D. (2010). Stendhal’s syndrome: origin, nature and presentation in a group of neurologists. Neurology , 25 (6), 349-356

Mangieri, R. Paralysis, trauma and crisis in esthetic experience: Stendhal’s syndrome. FELS-IASS. Laboratory of Semiotics of the Arts. University of Los Andes.

Stendhal Syndrome: Overdosing On Beautiful Art. (2015, December 2). Mental Floss.

Yazan: Gizem Bozdağ

 

Psikomental Danışmanlık Merkezimizi daha yakından tanımak için sosyal medya hesaplarımızı  ve danışan yorumlarımızı inceleyebilirsiniz.

Bakırköy Psikolog, Psikomental Psikoloji Randevu oluşturmak ve bilgi almak isterseniz merkezimizle iletişim kurabilirsiniz.

Leave a comment

0.0/5