Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kolektif Travma

Kolektif Travma   

 

“AIDS farkındalığını sağlamak için yola çıkan ilk aktivistler, güçlü bir slogan oluşturmuştu: “sessizlik=ölüm”. Travma hakkında sessiz kalmak da aynı zamanda ölüme götürür; ruhun ölümü.”
Beden Kayıt Tutar – Bessel A. Van Der Kolk  

Son yaşanan deprem felaketinden sonra ülke olarak bir sarsıntı yaşadık. Yıkım daha önce karşılaşmadığımız kadar büyüktü ve bu da durumu daha travmatik kıldı. İnsanlığın iyi tarafının da kötü tarafının da böyle zamanlarda ortaya çıktığını düşünürsek bu gibi büyük bir afetin ardından da iki farklı yaklaşım görmemiz kaçınılmazdı: dayanışma ve ayrışma (tüm fırsatçılar, yağmacılar ortaya çıkar). Bu travmatik olay ve ardından gerçekleşen diğer şeyler hepimizin farklı bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler vermesine neden oldu ve eğer hem bireysel hem de toplumsal olarak durumla sağlıklı baş etme biçimleri geliştiremezsek, bu durum uzun vadede hem bizim hem de gelecek nesillerin yaşamını fazlasıyla etkileyecektir. Toplumu uzun vadede etkileyen çözümlenmemiş travmalara kolektif travma denir.

Kolektif travma nasıl oluşur, travmatik olay nedir?

Aniden ortaya çıkan tehlikeli ve zorlayıcı olaylar travmatik olaylardır. Bu tarz durumlarla karşılaşan bireyler korku, anksiyete, yalnızlık, çaresizlik, umutsuzluk, öfke gibi duygular hisseder ve ayrıca geri çekilme, tepkisiz kalma, kaçınma gibi davranışlar sergiler. Travmatik olaylar sadece bireyi değil toplumu da etkiler.  

 
Travmatik olayın unutulmaması ve hatırlanmaması iki farklı nokta gibi görünse bile ilişkilidir, travmatik deneyimler böyle oluşur. Travmayı tamamen unutmaya ya da hatırlamaya odaklanmak travmanın işlenmesini engeller ve onu kimliğin bir parçası haline dönüştürür. Bu iki tepki de kişi için bir baş etme biçimidir, ancak aşırı olduğunda travmayı beslemektedir. Eğer travmalar çözülmezse ve kayıpların yası tamamlanmazsa travmatik deneyim kuşaktan kuşağa aktarılır.

Bazı travmatik olayları duygusallık motive eder ve bu gibi olaylar toplumun ortak bilincini oldukça etkiler. Ortak bilinçte yankılanan en önemli duygulardan biri mağduriyet duygusudur ve bu duygu kuşaklararası travmayı besler. Kolektif travma kitlelerin çaresizlik, aşağılanma ve utanç duygularını paylaştıkları travmaların varlığından doğar. Kendilerini mağdur olarak gören gruplar yeniden mağdur olmamak için zorbaya dönüşür ve şiddete başvurarak intikam döngüleri yaratırlar.   

Epigenetik araştırmalara göre travmanın biyolojik bir hafızası olduğu ve bunun kuşaktan kuşağa aktarıldığı kanıtlanmıştır. Suçluluk ve nefret duygularını kuşaktan kuşağa aktaran travma zincirini kırmak için travmaların çözümlenmesi ve kayıpların yasının tutulması önemlidir. 

 

Travmanın çözülmesi ve uzlaşma 

Hem bireysel hem de kitlesel iyileşme ve uzlaşmanın gerçekleşmesi için öncelikle geçmişte insan eliyle yaratılan yıkıcı olayların ahlaki ve hukuki açıdan bir suç olduğunun kabullenilmesi ve gösterilmesi gereklidir. Travmanın açtığı yaraları sarmak, ilişki kurmak ve yaşamı tekrar inşa etmek için travma öyküsünün tanıklarla birlikte tüm gerçekliği ile anlatılması gerekir.

Travmaya maruz kalan herkes içinde bulunduğu toplumun onarıcı adaletine ihtiyaç duyar. Cezalandırıcı adalet failin cezalandırılmasına, onarıcı adalet ise mağdurun ihtiyaçlarına odaklanır. Toplumsal onarıcı adalette ise travma ortak sorun olarak algılanır, acıyı paylaşmaya ve sorunları beraber çözmeye odaklanılır. Hem bireyin hem de grubun kimliğinin onarılmasına dair adımlar atmak travma döngüsünü kırmak için önemlidir.

Travma sadece benliği tehdit etmez, insanı sevme gücünü de zedeler. Bu nedenle güven ve sevgi üzerine ilişkiler kurmak da onarım için hayatidir. Ayrıca travmanın çözülmesi için mağdurun yaşadığı acıların görülmesi, duyulması ve anlaşılması gerekir. Bu noktada topluluğun adil değerlerini ihlal eden suçlunun hem kendi içindeki kırılganlığı, nefreti ve olumsuzlukları kabullenmesi hem de yarattığı yıkımdan dolayı özür dilemesi, pişmanlığını dile getirmesi önemlidir. Bu adım sonrasında iyileşme gerçekleşir ve kolektif dayanıklılık gelişmeye başlar.

Ülkemizin tarihine baktığımızda insanın diğerlerine ve içinde yaşadığı topluma olan güven ve bağlılığını zedeleyen, unutulmuş ya da unutulmaya terk edilmiş birçok toplumsal travma vardır. Geçmişin açtığı yaraların iyileşmesi için toplumsal onarım gereklidir. Toplumca yas tutmak, travma ile başa çıkmak ve travmanın neden olduğu yıkımı onarmak için önemlidir.

Travma döngüsünde sıkışmak yerine yasımızı tuttuğumuz, travma ile sağlıklı bir şekilde baş ettiğimiz günleri görmemiz dileğiyle…

Kaynak:

Zara, A. (2018). Kolektif travma döngüsü: Kolektif travmalarda uzlaşma, bağışlama ve onarıcı adaletin iyileştirici rolü. Klinik Psikiyatri Dergisi, 21(3).

Yazan: Psk. Bahar Kaya

Psikomental Danışmanlık Merkezimizi daha yakından tanımak için sosyal medya hesaplarımızı  ve danışan yorumlarımızı inceleyebilirsiniz.

Bakırköy Psikolog, Psikomental Psikoloji Randevu oluşturmak ve bilgi almak isterseniz merkezimizle iletişim kurabilirsiniz.

Leave a comment

0.0/5