Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu

AŞKIN İÇİNDE BİLİŞSEL ÇARPITMALARIN KONUMU

Dünya edebiyatı, karşılıksız aşk hikayeleriyle dolup taşıyor.  Erkekler ve kadınların aşık olduğu ve karşılığında sevilmediği hikayeler film sektöründe de oldukça işlenen bir tema. İşlenen bu temalarda zaman zaman aşkın karşılıklı olduğunu ancak partnerlerden birisi için zamanla söndüğüne de şahitlik ettiğimiz olur.Aşk öngörülemez bir şekilde derinleşir veya tükenmeye başlar. Bu durumun sonucunda, geride kalan partner hüzünlü aşk hikayesiyle bir başına kalır ve hikayesinin işlenmesini gözlemleriz. Bu durum hem edebiyat hem de film senaryolarında uzun yıllardır işlenen etkileyici bir temadır.

 

Bu hayat için de geçerlidir.  Aşk ancak dengeli, iki yönlü olduğunda işlevsel ve sağlıklı bir hal alır. Aslında, partnerlerin tepki verme ihtiyacı o kadar güçlüdür ki, aşıklar ihtiyaç duydukları ve arzuladıkları duygusal tepkiyi doğrulamak için çoğu zaman gerçeği çarpıtırlar. Gerçeğin çarpıtılması sonucunda da bireyler birbirlerini aslında olduğundan çok daha farklı ve kendi ihtiyaçlarına yönelik algılama eğilimi içerisine girerler

 

İlişkilerde “motivasyonel çarpıtmalar” adıyla, Edward Lemay tarafından önerilen teori budur.  Lemay’a göre, yakın, kararlı bir ilişki içinde başka bir kişiye bağlanma arzumuz o kadar güçlüdür ki, düşüncemizi önyargılı hale getirebilir. Bunun sonucunda doğru olmasını istediğimiz şeyi görmemiz ve buna inanmamız için dikkati, hafızayı ve yorumlamayı bozar. Bu bozulmalar sonucu, birey yaşanılan durumu ya da partnerinin niyetini tüm açıklığı ile görmek yerine, kendi yorumlamaları ve eklemeleri ile algılar. Partnerlerde algıların bozulması nedeniyle oluşan düşünce ve inançlar bize aşkın içinde bilişsel çarpıtlamaların konumunu göstermektedir.

 

Birçok çalışma, partnerlerde bu tür önyargılı bir duyarlılık algısı önererek Lemay’ın temel fikrini desteklemektedir.  Örneğin, araştırmalar, bir eş diğerini önemseyip desteklediğinde, bu duyguların karşılıklı olup olmadığına bakılmaksızın, bu duyguların karşılıklı olduğuna inanma eğiliminde olduğunu göstermektedir.  Diğer araştırmalar, bir çiftte sevgi dolu ve şefkatli bir eşin kişisel bir sorunu olduğunda, diğerini destekleyici olarak gördüğünü göstermiştir.  Bu, nesnel gözlemciler destekleyici olduğuna dair hiçbir kanıt görmediğinde bile geçerlidir.

 

Diğer çalışmalar, partnerlerimiz hakkındaki inançlarımızı çarpıtmak için kullandığımız belirli bilişsel süreçleri incelemiştir. İncelenen süreçler, önyargılı anıların ilişkiler içinde önemli roller oynadığını göstermiştir. Partnerlerine, günün sonunda yedi gün boyunca partnerlerinin ilgi saygı ve bağlılık gibi duyarlılıklarını bildirmelerini istemiştir.  Ayrıca, bir gün önce eşlerinin tepkilerine ilişkin anılarını da bildirmeleri istenmiştir.  Belirli bir günde eşleriyle bağ kurmaya en çok motive olanlar, önceki gün eşlerini daha duyarlı olarak hatırlarlar.  Bu algılar, diğer partnerin gerçek duygularından ve etkileşimleriyle ilgili hatıralarından bağımsızdır ve bizlere aşkın içinde bilişsel çarpıtmaların onumunu göstermektedir

 

Diğer çalışmalar, çarpık düşüncenin kaynağı olarak durumların önyargılı yorumlanmasına işaret ediyor.  Lemay, motive olmuş kişilerin, eşleri düşmanca veya ihmalkar olduklarında, gerçek ihtiyaç ve arzularını ifşa etmemekle suçlandıklarını buldu.  Bu, partner tarafından umursanmamak gibi daha tehdit edici bir sonuçtan kaçınmalarını sağlar. Bu şekilde kendilerini ilişki içerisinde tehdit olabilecek ve kaygı yaratabilecek bir durumdan korurlar.

 

Peki tüm bu bilişsel çarpıtmalar kötü bir şey mi?  Hiç de değil, diyor Lemay. Kimi çalışmalar, önyargılı algıların hem bireysel refah hem de ilişkiler için rahatlatıcı olabileceğini göstermiştir.  Olumlu önyargı algıları olanlar, daha fazla ilişki doyumu bildirirler ve ayrıca ilişkiyi koruyacak şekilde hissedip hareket edebilirler.  Duygusal olarak daha az reaktif ve daha güvenilirdirler ve bu, olumlu sonuçlarla ilişkiye geri dönebilir.

 

Ancak bu fikrin tersini savunan araştırmacılar, bilişsel çarpıtmalar nedeniyle bireylerin ilişkilere objektif bakamadıklarını ve partnerlerini doğru olmayan bir şekilde yorumladığını düşünmektedir. Bu araştırmacılar, bilişsel çarpıtmaların ilişkileri sağlıksız bir yöne çektiğini savunmakta. Bu fikri destekleyen kişiler, bilişsel çarpıtmalar nedeniyle partnerlerin birbirlerini doğru şekilde tanıyamadıklarını ve ilişkinin ilerleyen süreçlerinde, bu çarpıtmaların ilişki dinamiğinde sorunlara neden olacağını öne sürmektedir.

 

Aşkın içinde bilişsel çarpıtmaların konumu konusunda birden fazla görüş olsa da, zihnimizin bize bu oyunu oynaması olası görünmekte. Bu nedenle olayları yorumlarken ne kadar objektif olduğunuzu düşünmek ve belki de bu soruyu kendinize sormak daha sağlıklı ve gerçek ilişkiler kurmanız konusunda destekleyici olabilir.

Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu Aşkın İçinde Bilişsel Çarpıtmaların Konumu

Kaynak

Clark, M. S., & Lemay, E. P. (2010). Close relationships. Handbook of Social Psychologyhttps://doi.org/10.1002/9780470561119.socpsy002025

 

 

Yazan: Gizem Bozdağ

 

Psikomental Danışmanlık Merkezimizi daha yakından tanımak için sosyal medya hesaplarımızı  ve danışan yorumlarımızı inceleyebilirsiniz.

Bakırköy Psikolog, Psikomental Psikoloji Randevu oluşturmak ve bilgi almak isterseniz merkezimizle iletişim kurabilirsiniz.

 

Leave a comment

0.0/5